İNSANLARI MUTLU ETMEK NE GÜZEL ŞEY…

“Önce dinlerim, gözlemlerim. Kafamdaki fikirleri sırayla hizaya koyarım. Önüme çıkan güzelliklerle geliştiririm. Bir masanın hikayesi böyle başlar bende. His ile başlar. Ardından çiçekler gelir; masa düzeni için buketleri kendim tek tek seçmeyi severim. Var olandan en güzelini ortaya koymak, parlatmak olanı… Olmayan bir şeyi var etmiyoruz; güzeli mütevazilikle, zarafetle ortaya çıkarıyoruz. İşte ben işin bu kısmında hep rüyalardayım, harikalardayım. Belki biraz daha basit, daha farklı bir açıdan, hepimizin bildiği ama pek göremediği, dile getiremediğini ortaya çıkarıyorum.

İlk bakışta fark edemediğimiz ama karşımıza çıktığında yakın hissettiğimiz basitlik; sade ve zarif güzellik, hasret kaldığımız, aslında eskiden bildiğimiz ve belki bugün unuttuğumuz, görünce hatırlayıp mutlu olduğumuz, kendimizi yakın hissettiğimiz doğallık kastım.

Masa kurarken minik tabaklarda soğan, sarımsak, kabuklu ceviz, keskin harikulade bir bıçak ile birkaç domatesin verdiği hissi hiçbir sofrada bulamıyorum. Ve tabii mumlar; gelişi güzel seçilmiş, birbirinden farklı, eskimiş, rengi solmuş şamdanlar. Yaşanmışlık hissi; değişik kadehler, birkaç gün öncesinden kalmış, açmış ve rengi güzelleşmiş güller. Her şey olduğu, olması gerektiği gibi…

Önümüze birbirimizi görmediğimiz fantastik çiçek aranjmanları koymadan… Karşınızdakine verdiğiniz değeri göstermek adına, kendinizden bir şey katmaktır sofra kurmak, en azından siz yapamıyorsanız bile fikrinizi, kalbinizi katın isterim ben.

Ve sofrada mutlu insanlar; insanları mutlu etmek ne güzel şey…”

Lian Beraha